Month: September 2023

Her an dikkat!

Her an dikkat!

Trafik kazaları, toplumumuz için hem fiziksel hem de duygusal açıdan büyük bir tehdit oluşturan ciddi bir sorundur. Her yıl dünya genelinde milyonlarca insan trafik kazalarında yaralanmakta ya da hayatını kaybetmektedir. Bu tür kazaların ailelere düşen acı ise tarif edilemeyecek kadar büyük ve yıkıcıdır.
Öncelikle, trafik kazalarının insan hayatına olan etkisini anlamak önemlidir. Kazalarda yaşamını yitirenlerin sayısı sadece bir istatistik değil, aynı zamanda birçok insanın sevdiklerinin kaybı anlamına gelir. Bu kayıplar aileleri derinden etkiler ve hayatlarını sonsuza kadar değiştirir. Bir anne veya baba, çocuğunu bir trafik kazasında kaybettiğinde, yaşam boyu sürecek bir acı ve kayıp duygusuyla başa çıkmak zorundadır. Aynı şekilde, bir eşin diğerini kaybetmesi de trajik bir deneyimdir ve bu tür kayıplar aile içinde derin yaralar açar.
Trafik kazalarının ailelere getirdiği acı sadece duygusal değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal etkileri de vardır. Kazada yaralanan veya yaşamını yitiren kişinin ailesi, tıbbi masraflar, cenaze giderleri ve kaybedilen gelir gibi maddi sorunlarla karşı karşıya kalabilir. Bu durum, aile üyelerinin hayatlarını yeniden kurma çabalarını daha da zorlaştırabilir.
Ayrıca, trafik kazalarının aileler üzerindeki psikolojik etkilerini düşünmek önemlidir. Bu tür acılar, aile üyelerinin travma sonrası stres bozukluğu gibi ciddi psikolojik sorunlarla başa çıkmalarına neden olabilir. Bu da uzun vadeli bir destek ve tedavi gerektirebilir.
Trafik kazalarını azaltmak ve ailelere düşen bu acıyı hafifletmek için trafik kurallarına uymak, dikkatli bir şekilde araç kullanmak ve alkol etkisi altında araç kullanmamak gibi önlemler alınmalıdır. Ayrıca, trafik güvenliği bilincini artırmak ve trafik kazalarının nedenlerini anlamak da önemlidir.
Sonuç olarak, trafik kazaları ailelere büyük acılar yaşatan trajik olaylardır. Bu tür kazaları önlemek ve ailelere destek olmak, toplum olarak sorumluluğumuzdur. Trafik kurallarına uymak ve dikkatli olmak, bu tür acıların azalmasına yardımcı olabilir. O halde aileler olarak alınacak önlemler ve sürüş ehliyeti olan her bireyin bir an önce trafikte dikkatli olmaları gerekli kuralları yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir.
Çoğu zaman gecenin geç vaktinin sessizliğinde sürat yapan araç sürücülerinin asvalt üzerinde bıraktığı ses, nerdeyse yattığımız yatakta, başımızı koyduğumuz yastığın üzerinden geçercesine, kulaklarımızı rahatsız eder, pozisyonda olup an ki düşüncemiz, bu sürücü acaba ailesini de mi düşünmeden bu hızı yapmakta bir nevi kendine olduğu kadar karşıdan gelene de mi acımıyor hali, beynimizde zonklamaktadır.
İstatistiki veriler can yakıcı olup, hiç bir mazeret sürücü hatasını aklamaz. Hani derler ya direksiyon hakimiyetini kaybetti peki buna cevap için araştırmacılar ne diyor; -Hız,-Virajlarda -Hızlı Sürüş.-Kaygan Yollar.- Lastik Problemleri.-Süspansiyon Sorunları.-Fren Problemleri ve -Sürücü Hataları olarak görülüyor.
Kazaların azaltılması için ise;-Yol Güvenliği Sağlama,-Trafik Kurallarını Belirleme ve Uygulama,-Sürücü Eğitimi ve Sınavları,-Araç Güvenliği Denetimleri,-Kampanyalar ve Bilinçlendirme,-Kaza İncelemeleri konu başlıkları ise devletin sorumlulukları arasındadır. Demek ki! Trafik güvenliği, devletin ve sürücülerin işbirliği ile sağlanabilir. Bu güne sloganımız mı?
‘Her An Dikkat, Her An Güvenlik!’ olsun!

Ülkemizdeki eksikliklerin giderilmesi

Ülkemizdeki eksikliklerin giderilmesi

Türkiye güçlü bir devlet olup, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katkı ve talimatları ile her zaman KKTC için gereken maddi ve manevi yardımlar yapılmaktadır. İlk atandığı günden itibaren Büyükelçi Sayın Metin Feyzioğlu yarım adamızı adım adım dolaşmış ve halkımız ile bütünleşmiştir. Demografik yapı içerisinde yaşanan zorlukları yerinde tesbit etmiş ve sorunların giderilmesi konusunda Türkiye ve KKTC arasında bir köprü oluşturmuştur.
Kıbrıs meselesinde, Türkiye’nin garantörlüğü bütün adamız için vazgeçilmez olandır. Kırmızı çizgidir. Gerekli beyanatlar ile her konuda vurgulanmaktadır.
Türkiye Cumhurbaşkanı yardımcısı ve Kıbrıs işlerinden sorumlu Sayın Cevdet Yılmaz geçen hafta ülkemizi ziyaret etmiştir.
Ziyaretinin önemi elbette yadsınamaz. Sayın Yılmaz’ın bir televizyon kanalındaki beyanı ise KKTC’de yapılan ve yapılacak olanların özeti gibidir. Ne diyor Sayın Yılmaz; “Şimdi içme suyunu aşağı yukarı bitirdik, sulamasına geçildi. Güzelyurt-Mesarya ovalarının sulamaları var. Kıbrıs, su konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşayan bir ülke. Dolayısıyla Tarım ve Orman Bakanlığımız, Devlet Su İşleri ve KKTC yetkilileriyle bir master plan çalışması başlatıyoruz. Bir taraftan da kablo. Suyu geçirdiğimiz gibi denizin altından çift hatlı enerji aktarımı sağlayacak enterkonnekte dediğimiz yapıya izin verecek proje çalışıyoruz. Fizibilite çalışmalarını başlattık. Bir mutabakat zaptı imzaladık. Bu da en az su projesi kadar önemli. KKTC’ye enerji anlamında arz güvenliği oluşturacak. Oradaki yenilenebilir enerjinin Türkiye’de kullanımına imkan verecek.”
Sayın Yılmaz adamızda kaldığı sayılı saatlerde birçok görüşmeyi devlet yetkilileri ile yapmıştır. Adadan ayrılırken ve Başbakan Ünal Üstel ile beraber basına yaptığı eş zamanlı konuşmasında Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ekonomik istikrarın olabilmesi için öncelikle siyasi istikrarın olması ve bu bağlamda hükümetin siyasi istikrarın korunması noktasında başarılı olduğunu bunun devam etmesi gerektiğini söylemiştir. İstikrar gerekliliğini yeniden vurgulamıştır.
Açıklanan projeler önemli olduğu kadar maddi yönden desteklenecek yatırımlardır. Cumhurbaşkanı Sayın Ersin Tatar da Rum kesimi isterse onlarla da paylaşabiliriz. Türkiye kanalıyla KKTC ve Rum kesimi, bütün ada Avrupa’ya kadar enterkonnekte sisteme bağlanmış olur, bu, çok güzel bir şey ama buna konuda da siyasi muhalefeti göreceğiz. Rum kesiminde ve KKTC’yi dışlayıcı yaklaşımlar maalesef devam ediyor, demiştir. Umarız her iki hayati konuda çirkin sesler oluşmaz. Sayın Yılmaz ve Sayın Tatar’ın ifadeleri yaşamda yerini alır.
Suyun içme suyu dışında kullanılması ile çiftçilerimizin ve hayvancılık ile uğraş gösteren ülkemiz tarımcıları ve çalışanlarının bu projelerden büyük fayda göreceği biliniyor. Akdeniz iklimini yaşadığımız ülkemizde hemen hemen her yıl kuraklığı yaşamaktayız.
Kuraklık bir bölgede veya belirli bir süre boyunca normal yağış miktarının önemli ölçüde altında olması durumunu ifade eder. Kuraklık, su kaynaklarının azalmasına, tarım verimliliğinin düşmesine, su kaynaklı sorunların artmasına ve ekosistemlere zarar vermesine neden olabilir. Kuraklık, iklim değişikliği, uzun vadeli meteorolojik faktörler veya doğal döngüler gibi birçok nedenle ortaya çıkabilir. Bu durum, su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ve su tasarrufu önlemlerinin önemini vurgular. Akdeniz iklimi yaşayan adamızda suyun etkili bir şekilde yönetilmesi ve sürdürülebilir kullanılması, hem insanların yaşam kalitesini artırır hem de doğal çevrenin korunmasına yardımcı olur. Bu nedenle su kaynaklarının korunması ve su tasarrufu önlemlerinin alınması büyük önem taşır.Elektrik konusu ve su ile ilgili alınacak önlemlerin ve açıklanan projeler ışığında ülkemizeki büyük bir eksikliğin giderileceği gerçeği vardır. Beklentimiz bir an önce vaat edilenlerin yaşamda uygulanmasıdır.
Bu güne sözümüz “Bir proje başarısı, birçok küçük başarının toplamından ibarettir.”

Algınızı iyileştirin!

Algınızı iyileştirin!

Düşünce gücü, insan varlığının temel bir özelliğidir ve birçok açıdan hayatımızı etkiler. Düşünce gücünün anatomisine bakacak olursak, öncelikle tanımlamamız, beyin ve düşünce gücü arasındaki ilişki ve bilinçaltının rolünü bilmemiz gerekir.
Şöyle anlatabiliriz.
Düşünce gücü, insan zihni tarafından oluşturulan, düşünme, analiz etme, yaratıcılık ve karar verme yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu, bireyin fikirleri, duyguları, hedefleri ve inançları üzerinde düşünme ve odaklanma yeteneğini içerir. Düşünce gücü, düşünce süreçlerinin ve zihinsel aktivitelerin sonucudur ve kişisel gelişim, başarı ve yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Düşünce gücü ile beyin arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Beyin, düşünce süreçlerinin merkezi bir rol oynar. Beyindeki farklı bölgeler, düşünce, hafıza, dil, yaratıcılık ve karar verme gibi farklı zihinsel işlevlerle ilişkilendirilmiştir.
Beyin ve düşünce gücü arasındaki ilişki, düşünce süreçlerinin nasıl çalıştığını anlamak için nörobilim alanında yoğun bir araştırma gerektirdiğini okuduğumuz kaynakça kitaplardan biliyoruz. Bu araştırmalar, beyin aktivitesi ile düşünceler arasındaki bağlantıları ve bu bağlantıların nasıl optimize edilebileceğini anlamamıza yardımcı olur.
Bilinçaltı, düşünce gücünün önemli bir bileşenidir. Bilinçaltı, bilincimizin altında yer alan ve bilinçli düşüncelerimizin ötesinde etki eden bir zihinsel alanı ifade eder. Birçok inanışa göre, bilinçaltı, inançlarımızı, tutumlarımızı ve davranışlarımızı büyük ölçüde etkiler.
Bilinçaltı, negatif düşünce kalıpları, olumsuz inançlar veya korkular gibi derinlemesine gömülü düşünce örüntülerini içerebilir. Düşünce gücünü kullanırken bilinçaltındaki bu örüntülerin farkında olmak ve onları olumlu bir şekilde değiştirmek, kişisel gelişim ve başarı açısından önemlidir.
Nihayetinde düşünce gücü, beyinle sıkı bir ilişkiye sahiptir ve bilinçaltı, düşünce gücünün önemli bir bileşenidir. Bu faktörlerin bir araya gelmesi, insanların düşünce gücünü kullanarak hedeflerine ulaşmalarına, olumlu bir yaşam tarzı benimsemelerine ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunur.
Bu gün, nerden nereye, böylesine bir konuya girmek lüzumunu hissettim anlatacağım. Ülkemizde siyasi, ekonomik ve sosyal yönden, halkımızda, sosyal medyadan olsun, televizyon kanallarından olsun haber içeriklerine, birçok yorum yapıldığını dinliyoruz, izliyoruz ve okuyoruz.
Dolayısı ile bütün bu yorumları değerlendirmemiz kendi düşünce gücümüz içerisinde hayat buluyor. Devamlı bir şikayet, devamlı bir eleştiri ve çizilen olumsuz tablonun insan beynindeki etkileri ile halkımız, psikolojik yönden bir umutsuzluk içine girebiliyor. Umutsuzluğun ise; depresyon ve anksiyete gibi duygusal bozuklukların riskini artırdığını biliyoruz. Bu duygusal davranışlar, kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir. Sürekli umutsuzluk hissi, fiziksel sağlık sorunlarının ortaya çıkma olasılığını artırabilir. Kronik stres ve anksiyete, sindirim problemleri, yüksek tansiyon ve kalp sorunları gibi fiziksel rahatsızlıklarla ilişkilendirilebilir.
Umutsuzluk hissi, kişinin sosyal ilişkilerini etkileyendir. Bu, kişinin arkadaşları ve ailesi ile iletişimini azaltmasına veya tamamen izole olmasına neden olabilir.
Umutsuz bir durumda olan kişiler, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmede zorlanabilirler. İş yerinde, trafikte yol güzergahında veya okul performansını dahi bu gibi hallerde oldukça etkilenir. Kişiler performans kaybına uğrar.
Diyeceğim o ki siyasilerden tutun, habercilere geçin ve sosyal medya paylaşım ve yorumlarında daha yapıcı, halk sağlığına faydalı, ve güçlü dayanma, dayanışma gücü verecek mesajlarınız da olsun. Her daim düşünce gücünde gücünüz işte o zaman sizi koruyacak ve halimize bin şükür diyebilecek durum hasıl olacaktır.
Bu güne söz mü? “Algınızı iyileştirin, dünya size daha güzel görünecektir.”

Yönetim ve süreci

Yönetim ve süreci

Yönetim, bir kurumun hedeflerine ulaşması için kaynaklarını planlama, koordinasyon, organizasyon ve kontrol etme sürecini kapsar. Bu süreç, etkili iletişim, liderlik, problem çözme ve karar verme becerilerini içerir. Yönetim, insanların birlikte çalışarak belirlenen amaçlara ulaşmalarına yardımcı olan bir süreçtir ve organizasyonun sürdürülebilirliği için kritik bir rol oynar. İnsan kaynağı yönetimi, organizasyonların başarısı için kritik bir faktördür çünkü insanlar, iş süreçlerinin merkezindedir ve doğru şekilde yönetildiklerinde görev yerinin hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olurlar. İyi bir insan kaynağı yönetimi, yeteneklerin en iyi şekilde kullanılmasını sağlar ve çalışanların işlerine bağlılık duymalarını teşvik eder. Bu nedenle, kurumların , işletmelerin ve organizasyonların insan kaynağı yönetimine önem vermeleri, uzun vadeli başarılarını destekler.
İnsan kaynaklarının Kamuda olsun, özel sektörde olsun büyük önemi vardır. Çağımızın teknolojisi ve bilgisine ulaşıp uygulama becerisi esastır, bir kurumda çalışan insan kaynaklarının gelişen teknolojiye uyumu, sürekli eğitim, süreçlerin dijitalleştirilmesi, veri analitiği kullanımı, yazılımların benimsenmesi, iletişim ve güvenlik önlemlerine odaklanmayı gerektirir. Böylelikle işgücü ihtiyacı daha etkili bir şekilde karşılanır. Zamanı tasarruf etmek elzemdir. Son bir yıl içerisinde gündemde olan yapay zeka konusunu irdelemek, kullanmak ve denetmek günümüzde kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin Fransa’da kamu görevlileri için zaman tasarrufu adımı atılmıştır. Dönüşüm ve Kamu Hizmeti Bakanı Stanislas Guerini, ‘Fransız yöneticiler arasında yapay zekanın en ön saflarında yer almasına öncülük edenlerden olmak istiyorum.” Açıklamasını haberlerden okuyanız. Türkiye Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise sosyal medyadan Twiter hesabından şöyle bir paylaşım yapmıştır. TRT habere yaptığı açıklamada “Sunulan hizmetlerin kalitesinin artırılması adına sürekli elektronik hizmetlerin geliştirildiğini bildiren Şimşek, mükelleflere kaliteli hizmet sunumunun vergisel uyumu artırdığını ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin de bu uyumun artırılmasında önemli rol oynadığını söyledi.
Şimşek, risk analiz ve denetim çalışmalarında yapay zeka uygulamalarını, yani gelişen tüm dijital teknolojileri kullandıklarını belirterek, ‘Bu yıl kiralık konutlar, eğlence yerleri ve restoranlarda fiili denetimler gerçekleştiriliyor, özellikle KDV oranlarını hatalı uygulayan mükellefleri yakından takip ederek gerekli denetimleri yapıyoruz. Piyasada oluşan fiyat hareketlerini yakından takip ediyor ve birçok sektöre ilişkin detaylı analizler yapıyoruz. Ülke genelinde hazırlanan denetim planları ile sahada da denetimlerimizi sürdürüyoruz.’ demiştir. Baştaki alıntıda Sayın Mehmet Şimşek’in 27 Ağustos tarihli twiter ön sözü ise aynen şöyledir. “Kayıtdışılıkla mücadelemiz artarak devam ediyor. Denetimlerde yapay zekayı devreye alıyoruz…
Kayıtdışılık sadece vergi kaybı değildir; esas sorun, kayıtlı ekonomi aleyhinde oluşan haksız rekabetin yol açtığı tahribattır. Yani finansmana erişememe, düşük ölçek ve zayıf verimlilik…”
Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 2023-2024 Adli Yıl Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi veya kısaca UYAP, Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatlarının dijital ortama taşınmış bilgi sisteminden bahsetmiş ve UYAP sistemini yapay zekâ destekli şekilde geliştirme çalışmalarının devam ediyor olduğunu ve Dijital Dönüşüm Ofisi ile TÜBİTAK iş birliğinde yürüyen projenin hizmete girmesiyle davaların sonuçlanma süresi daha da kısalacak olduğu bilgisini konuşmasında zikretmiştir.
KKTC’den bu gelişmeleri izlerken insanın aklına gelen soru neden biz de böyle bir sistemi uygulamıyoruz sorusu geliyor. Demek ki takipte ve insan kaynağı eğitiminde öğrenilecek çok şey vardır, Anavatanın bu gibi uygulamalar ve sistem için değişimde değerli katkıları ülkemizede mutlaka olur kanaatinindeyim.
Bu güne söz mü? “Öğrenmek, bilgelik kazandıran yolculuğun ta kendisidir; yönetmek ise bu bilgeliği paylaşarak anlam kazandırandır”
O zaman bilgi takibinde sınır olmamalıdır!