Month: January 2020

Geçmiş olsun Türkiyem

Geçmiş olsun Türkiyem

Deprem korkulu rüyalarımızın dünyadaki gerçeği. Deprem olduktan sonraki realite ile karşılaşmanın korkunç sonuçlarının gündemdeki yeri ve bütün uzmanların televizyon kameraları karşısında, haberlerde, programlarda ne yapılmasının anlatılması oluyor. Bütün uzmanlar bilimselliği ön plana çıkarıyor. Ancak teori ile pratikteki yaşam bir yerde buluşamıyor. Kıbrıs’ta bir kez Lefkoşa’daki evimizde yıllar öncesi hissettiğim depremde kanepede otururken nasıl sallandığımızı hissettim. O günden sonra da böyle bir sallantıyı hissetmedim. İnşallah hissetmeyiz. Geçmiş köşe yazılarımda deprem konusunda yazdıklarım arasında “Ada TV ‘de depremi “özel haber” niteliğinde gündeme taşıyan Sayın Haluk Doğandor’un Kıbrıs’ta 7 şiddetinde deprem olabileceği tahminleri olduğunu Meteoroloji Dairesi Sismoloji Bölüm Sorumlusu Mehmet Arsın beyle yaptığı röportajı habere taşıması son derece önemli bir konudur. Bu röportaj esnasında Sevgi Tarhan Türkiye’de Bursa’da bir deprem tanıklığını endişeli gözleri ile ve titreyen sesi ile anlatması biz izleyenler üzerinde son derece etkileyici olmuştur. Kıbrıs’ta 7 şiddetinde bir deprem tahmini ülkemizde birçok yerde konuşulur oldu. Kıbrıs dünyadaki depremlerin yaklaşık %15 inin meydana geldiği Alp-Himalaya deprem kuşağında olduğu da bilimsel veriler arasında yer aldığı bilinmektedir. Günümüzde çağdaş nitelikli deprem kayıt istasyonları gerek Kuzey gerekse Güney Kıbrıs’ta faal durumda olduğu yine edindiğimiz bilgiler arasındadır. Sayın Doğandor’un yaptığı bu röportaj üzerinden geçen yıllar oldu yeniden Kıbrısla ilgili deprem konusunda program yapıldığını ben şahsen görmedim. Ülkemizde depreme dayanıklı ev taraması yapılmış mı? Sonuç raporlarını da gören var mı bilmiyorum. Bilinmezliğin, insan hayatındaki travmaları her geçen gün artıyor. Tahminlerdeyiz ama önleminde yok gibiyiz. Türkiye’de olan depremlerin her defasında, halk üzerindeki korkunç etkisi, arkada kalanların hikayeleri ile dökülen gözyaşları hep anılarımızda birikmiş bir yara oldu. Elazığ depremi ile yüreğimizdeki depremi yeniden yaşıyoruz. Uzaktan haberleri izliyoruz. Deprem haberleri; 15 yıl öncesi yaşanan bir depremi, tusunamiyi, Endonezya depremini yeniden aklıma bütün dehşeti ile düşürdü. Endonezya’da olan deprem için oğlum Dr.Kandemir Berova; anne, ben depremzedelere yardım için KKTC Sağlık Bakanlığı doktorlar ekibine katılıyorum Endonezya’ya gideceğim dediği gündeki heyecanın, bir annenin yüreğinde duyduğu korkuyu, endişe ve gurur karışımı duyguların toplamını o günlerin şartlarında anlatmam, unutmam, mümkün değildir. Yanlarına alacakları bavulun, taşınabilir olması, gerek Kızılay gerekse askeri uçaklar da kolaylık için gerekli idi ama elzem eşyaların, acilen o küçücük yere sığdırılması da gereklilikti. Yüreğimdeki depremi yaşadım. Hazırlıkları yaptım. Yaşadıklarımızı tekrarlamakta arşiv için fayda gördüğümden, geçmişe ışık tutsun diye yeniden yazıyorum. Endonezya’ya giden ekipte Oğlum Dr. Kandemir Berova , Dr. Koral Çağman, Dr. Suphi Hüdaoğlu, ve Dr. Mehmet Uluğ ve altı hemşire vardı. Dr. Mehmet Uluğ 2011 yılında vefat etmiştir kendisini bir vesile rahmetle anıyoruz. Ekipteki altı hemşireden bir tanesinin adı Lena Muslaiwa idi babası Endonezya ‘da Sumara adasında ve depremzedeler arasındaydı ailesinden haber alamıyordu tercüman olarak KKTC ekibine katılmıştı. Daha sonra doktorlardan ilk haberin geliş beklentisi, oradaki yerle bir olmuş hayatı, her gün tekrarlanan artçı depremleri işiterek, endişe ile geçen günleri, aynen şimdi, Elazığ depremini takip eder gibi takip ettik. Deprem denen doğal afetlerin hiç bir yerde olmaması temennimiz olsa da doğal afetlerin ne zaman nerede bizleri nasıl yakalayacağını kestirmek güç. Aynen Eylül 2019 ‘da İstanbul’da bir binanın 6. Katında 5.8 şiddetindeki depremde yaşadıklarımız ve o anki çaresizliğimiz gibi… Geçmiş olsun Türkiyem…

Turşu tabağı masadan kaldırılmalı

Turşu tabağı masadan kaldırılmalı

Kişiler cesaretli,erdemli ve güçlü olduğu müddet kazanımı olandır. Kazanım, başarılı olabilmek, çalışmakla elde edilen donanımın, dışa vurumudur. Cesaretli olmak için risk her ne kadar gerekli ise bu girişimin, kâr veya zarar doğuracak sonuçlarının hesaplanması gerekendir. Reklamın iyisi kötüsü olmaz denilsede bu söylem algı yaratmadan öte değildir. Yaratılan her algının getiri ve götürüsü iyi hesaplanmalıdır. Erdem ise insanın doğrularından başlayan bir süreçtir. Bu süreçte hedefe giderken amaç için her yolu denemek mübah değidir. Erdemli kişi iki yüzlü değildir. Kuralları vardır. Riyakar hiç değildir. Çünkü yalanın kötülüğünün eninde sonunda bir gün başına ne işler açabileceğini bilendir. Bilmiyorsa eğer erdemli bir kişilikten uzaktır. İnsanlara doğruları anlatabilmek için kahin olmaya gerek yoktur. Güç, çoğularına göre maddiyatla ölçülse bile gücün kaynağı maneviyattır. Manevi duygulardan yoksun kişi, merhametsiz olanlar sınıfında olup, iyilik yönünden uzaklaşanlardır. Bu gibi kişiler bir nevi sadece kendi menfaatlerinin esiridirler. Çevremize baktığımız zaman bu tiplerin, ender de olsa varlıklarına rastlamak mümkündür. Değerlendirme ise kişilerin kendi kanaatlerindeki varsayımdır, sonuçtur. Ülkemizde Kıbrıs meselesinin çözümündeki şimdiye kadarki müzakere masasındaki formüller miyadını doldurmuştur. Miyadını dolduran her şeyde olduğu gibi demek ki yeni bir geleceğe kapı açmak adına imhası gerekendir. Kıbrıs meselesi kilerde muhafaza edilen lahana turuşusu gibi değildir. Meselenin sofradaki boş turuşu tabağının masadan kaldırılması vakti gelmiştir. Akdeniz’in stratejik konumunun ehemmiyetindeki kararlar önemlidir. Nisan ayında “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti “ Cumhurbaşkanını seçeceğiz. Müzakereci seçilecek gibi algı yöntemleri ile veya toplum lideri seçeceğiz diye seçmeni yanıltacağını düşünenlerin zamanı çoktan geçmiştir. Seçilecek Cumhurbaşkanın eğer müzakereler devam edecekse masaya KKTC Cumhurbaşkanı sıfatı ile oturmalıdır. GKRY ‘nin bu makama hitabı bu yönde olmalıdır. Cumhurbaşkanı makamı ülkemizdeki en yüksek ve sorumluluk gerektiren, halkının her sevincinde, her üzüntüsünde her zaman yanında olabilme insaniyetini taşıyan, insan sevgisini ve önce insan diyebilenin, bu duyguları taşıyan kişinin seçilebileceği bir yerdir. Zaman geriye doğru sayıma geçmiştir. 18 Ocak 2020 tarihinde UBP Genel Başkanını ve Başbakan Ersin Tatarı Cumhurbaşkanı adayı olarak açıklamıştır. Sayın Tatar yeni bir vizyon, yeni bir gelecek ve yeni bir anlayış için yola çıktıklarına vurgu yapmıştır. Çok adaylı bir seçim propaganda dönemi yaşayacağız. Bilindiği üzere “KKTC’de Seçme ve Halkoylamasına katılma 18 yaşını bitirmiş olan her yurttaşın hakkı ve ödevidir; Seçilme yaşı Milletvekilliği ve Yerel Kuruluş Organları Genel Seçimlerinde 25, Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde ise 35 yaş olduğu yasa ile belirlenmiştir. KKTC’de Cumhurbaşkanlığı Seçimlerine katılan bir adayın Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için kullanılan geçerli oyların salt çoğunluğunu alması gerekir. Seçime katılan adayların hiçbiri salt çoğunluğu sağlayamazsa seçim; 7 gün sonra en çok oy alan iki aday arasında yenilenir ve en çok oy alan aday Cumhurbaşkanı seçilir.” Vereceğiniz karar geleceğinizin aydınlığıdır. Farkı yaratmak yüreğinizdeki güçtür, oy pusulasına vuracağınız mühür, geleceğinizin teminatı olacaktır. Seçim, ülkemize hayırlı olsun. #StarKıbrıs gazetesindeki bu günkü köşe yazım

Liderlik insanlarla birlikte yürümektir

Liderlik insanlarla birlikte yürümektir

Geldi, gelecek, gitti gidecek heyecanı sürerken 2019 Aralık Ayında bilhassa 13. Maaşların ödenmesine müteakip çarşının hareketliliği az da olsa memleketimizde görüldü. Özellikle yiyecek alışverişlerinin yapıldığı marketlerde kalabalık vardı. Sanırım ülkemizdeki büyük bir çoğunluk yeni yılı evlerinde karşıladılar. Geçmişimizden bu güne baktığımız zaman çoğunluğun Aralık ayının son akşamında her ailenin kendi bütçesi çerçevesinde hazırladığı yılbaşı sofrasının başlıca yemeği fırında hindi veya benzer tat tavuklu patates kebabı olmuştur. Bizim çocukluğumuzda yeni yıl için Alina, yani hindi,evlerin bahçesindeki kümeste yetiştirilir ve o geceye mahsus iç pilav ile fırına verilirdi. Şimdilerde şehirde kümesi olan ev, nadir görülmektedir. Çünkü tavuk yetiştirme çiftliklerimiz tüketicinin ihtiyacını karşılayacak düzeyde modern ve hijenik tesislerdir. 2020 yılını karşılamasına karşıladık ama zamları da avucumuzun içinde bulduk. Hayat Pahalılığı maaşlara yansıyacak, asgari ücretin yeniden tesbit edilmesi bekleniyor olsada halen halkımızın cüzdanı boş, cüzdan sahipleri hiddetli ve kızgındır. Araç seyrüsefer ruhsatlarına zam geldi. Ödedim biliyorum. Yol yoksa, seyrüsefer de yok deniyor ama gününde ödenmeyen ruhsatlar için yasal mevzuattaki ceza,hükmünü sürdürüyor. Geçmiş yıllarda bütün seyrüsefer ruhsatlar 31/12 de çıkarılıyordu şimdilerde arabaların alınış tarihi esas oldu. Bu uygulama da bu günlerde abesle iştigal çünkü çoğu kez ay geçiyor ve araç sahipleri cezaya giriyor. Uygulamanın başlangış sebebi ise aşırı kalabalığın, yani gişe önlerindeki izdihamın önlenmesidir, deniliyordu. Şimdi yeni uygulama ile internet üzerinden bu ödemelerin yapılması olanağı doğmuştur o halde bu tarih de yıl sonuna yeniden alınabilir kanaatindeyim. Bütün bu olumsuzluklar devam ederken ülkemizdeki yatsınamaz gerçek önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleridir. seçime dört aydan az bir süre kalmıştır. Cumhurbaşkanlığı makamı için aday olmak isteyenler arenada belli oluyor ve ilk olarak CTP Genel Başkanını, Sayın Tufan Erhürman aday olduğunu açıkladı.Bilindiği üzere Erhürman iyi bir akademisyen ancak Erhürman’ı Başbakanlık ve 4’lü hükümet döneminde projeldirdiği konu başlıklarının uygulamasını belki de koalisyon nedeni ile icraata koyamadığını görenleriz. Erhürman’ın adaylığının açıklama seramonisinde eski kök CTP’li isimler ona övgüler yağdırsalar dahi sahada olup olmayacakları meçhul, kaldı ki CTP’nin Meclis Başkanı Sayın Sibel Siber’in adaylığı mevzu bahis olursa alınacak olan oylardaki düşüş yine CTP seçmeninin oyları nedeniyle olacaktır. HP Genel Başkanlığından adaylığını açıkladıktan sonra istifa eden ve bağımsız aday olduğunu ilan eden Sayın Kudret Özersay için seçmen bir yana kendi partisi içinden hoştnutsuzluk gizli kapılar arkasında olduğu kadar sosyal medya hesaplarında ifade edilendir. Henüz 4 yıllık bir siyasi partinin Genel Başkanının,geçerliliği münazaralı gerekçeler ile bağımsız aday oldum demesi, kararsızların oylarını alırımdan ziyade, diğer siyasi partilerin üyelerinin oylarına el uzatmaktır ve hakikaten böylesine istek, hoş olmayan bir teşebbüstür. Oy uğruna, başka siyasi parti üyelerinin kendisine oy verebileceğine olan inanışı veya düşüncesi bile Özersay’ın yanlış kararının başlangıcıdır. UBP ‘nin Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Ersin Tatar’ın adaylığının 18 Ocak 2020 de açıklanacağına ilişkin bildirmler, sosyal medya hesaplarının sahiplerinin taglarında görülmektedir. UBP’nin Genel Başkanı sorumluluğunun bilincinde olan bir liderdir. Sayın Tatar’ın bu seçimlerdeki şansı, donanımlı bir kişi olması yanında her zaman,her yerde, yarım adamızın, hemen hemen tüm yerleşim birimlerinde yıllarca evvel başlattığı “ev ve ev “ seçmen ile yüz yüze yaptığı görüşmelerdir, kurduğu iletişimdir. ”İnsanlara liderlik etmek istiyorsanız, onlarla birlikte yürüyün.” sözü ise bütün siyasilere ışık olmalıdır. Nisan ayı için geriye sayım başlamıştır. Seçmen kararını vermiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine sadık ve sadakati olan KKTC’nin Cumhurbaşkanını seçecektir.

Görücüye çıkma zamanı

Görücüye çıkma zamanı

Değişim diyenlerin değişim diye, zihniyet değişikliği “diye diye” bu günlere geldiğini bilmeyen yok. Peki sonuçta ne oldu kocaman bir hiç. Yıllar yılları koynuna aldı, bu sevdadan doğan çocuk olmadı. Hiç bir şey Kıbrıs’ın meselesinin yaşlanmasını önleyemedi. Günümüz cerrahisinde estetik denen operasyonlar bu yaşlanmaya çare olamadı. Çare gençliğin anlayışına kaldı. Anlatılması gerekenler onlara anlatılmalı, geçmişin mücadele ruhu gençlerimize aşılanmalıdır. 2020 yeni yılın Nisan ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde propaganda süreci nerdeyse başlayacak. Bu seçim Kıbrıs meselesinde bir nevi referandum niteliğinde olacaktır. Seçmen ise, o veya bu nedenle, işim olmadı, küsüm, bize verdikleri sözlerini tutmadılar, yerine getirmediler diye sandığa gitmeyim, oyumu kullanmayım, dememelidir. Verecekleri kararın doğrultusunun, kendi alın yazılalarındaki kader olacağını bilmelidir. Üzerine bastığı toprağının, paha biçilmez değerine göre sandığa gidip kendi Cumhurbaşkanını seçmelidir. Bir oy ,bir oydur diyebilmeli vatandaşlık görevini yapmalıdır. Kıbrıs Türkü Kıbrıs için geçmişten geleceğe var olan mücadelesinde gelenek,görenek, kültür değerlerine sahip çıkandır. Bu değerin içinde kocaman bir mazi vardır. Mazi ise unutulmaz olandır. Bu mazide her ailenin var olan anılarında yer alan kapanmayan bir yara vardır ve iyileşmemiştir. Kıbrıs adasının dört bir yanındaki ateş çemberi ise güncelliğini korumaktadır. Bu ateş içerisinde ise Kıbrıs’ın sadece stratejik önemi,devamlılığını sürdürmektedir. Ülkemizdeki kurumsallaşmış yapı içerinde siyasi partiler vardır. Hepsinin Yaşlanan Kıbrıs meselesi için çözüm önerileri gözümüzün önünde ve öneri yapanların beyanlarındadır. Bu çözüm önerilerinde. gelmiş geçmiş bütün Cumhurbaşkanlarının müzakerelerdeki tavrı vardır. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’dan itibaren Sayın Mehmet Ali Talat, Sayın Dr.Derviş Eroğlu ve Sayın Mustafa Akıncı ’nın o müzakere masası dedikleri yerde müzakerecileri ile birlikte bıraktıkları ve not haline getirilmiş hakikatleri vardır. Sunuçta, Kıbrıs adasının ortak sahibi ve siyasi eşiti Kıbrıs Türkleri, hiçbir zaman azınlık statüsünü kabul etmeyecek olanlardır. GKRY ise Kilise ne derse kararlarını o doğrultuda vermektedir. Sözde verdikleri dostluk mesajları yeni yıl kutlamaları, bayram tebrikleri sahte duyguların su yüzündeki resminden öte değildir. Kim ne derse desin barış olan bir ülkenin KKTC’nin sınırı içerisindeyiz. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi üzerimizdeki güvenin bayrağıdır. Bayrağa elini uzatanların cezası ağırdır. Öyle sınırlarda müşterek bir azınlığın hengamesi ile Kıbrıs’a çözüm gelmez. Kimse boşuna indına barış diye halkımızın zihnini bulandırmasın. Bu haftadan sonra Cumhurbaşkanı makamına aday olacak olanlar adaylıklarını açıklayacaktır. Yüksek Seçim Kurulu seçimlerle ilgili mevzuatı ile adaylar resmiyet kazanacak ve seçmen önüne adayların ismi bir nevi görücüye çıkacaktır. Seçmenin kararı; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin 5. Cumhurbaşkanını sandıktan çıkaracaktır. Bu kararı verenlerin sorumluluğu büyüktür. Aynen bu sözde var olan mana gibi; “KanunIara dayanan adli muhakemelerden, daha büyük bir muhakeme vardır ki, bu da her kişinin kendi vicdanıdır. “ O halde sandığa gideceğiz ve oyumuzu vicdanımıza göre kullanacağız.

Yanlış zaman yanlış insan

Yanlış zaman yanlış insan

Aralık son Pazartesi ve yeni yıla geçmeden önce 2019 son yazımla okuduğum İbretlik bir hikaye ile okuyucularımın “Yeni Yılı Kutlarım” her zaman karıncalar gibi çalışırız diyenlerin kulağına küpe olması niyetiyle paylaşıyorum. Hikayede adı geçen, “Küçük Karınca her sabah erkenden işine gelir ve neşe içinde çalışmaya başlardı. Çok çalışır, çok üretir ve bunları keyif içinde yapardı.Patronu Aslan, Karınca’nın başında yöneticisi olmadan kendiliğinden bu kadar hevesle çalışmasına çok şaşırırdı. Bir gün kârı ve verimliliği arttırmak için aklına parlak bir fikir geldi. Eğer Karınca, başında bir yönetici bile olmadan bu kadar üretken olabiliyorsa, bir de başarılı bir yöneticisi olsa neler yapardı. Bunun üzerine, müthiş bir yöneticilik kariyeri olan ve yazdığı raporlarla ünlü Hamamböceği’ni işe aldı. Hamamböceği işe öncelikle bir saat alarak başladı. Böylece Karınca’nın çalıştığı saatleri tam olarak ölçebilecekti. İş saatlerinde gevşekliğe müsaade etmeyecekti. Elbette raporlarını düzenleyecek bir sekretere de ihtiyacı olacaktı. Bu nedenle hem telefon trafiğini yönetmek ve hem de arşiv işleri için Örümcek’i işe aldı. Aslan, gelişmelerden çok memnundu. Hamamböceği’nin hazırladığı raporlar gerçekten harikaydı. Hatta ondan üretim hızını ölçen ve karlılığı analiz eden renkli grafikler de hazırlamasını istedi. Böylece bu raporları ortaklarına sunum yaparken kullanabilecekti. Hamamböceği, bu raporları üretebilmek için yeni bir bilgisayara ve donanıma ihtiyaç duydu. Artık artan ekipmanlar için de artı bir bilgi işlem departmanı oluşturmanın zamanı gelmişti. Bu işleri idare etmek için Sinek’i işe aldı. Bir zamanlar mutlu, üretken ve rahat olan Karınca bu yeni toplantı düzeninden ve evrak işlerinden yılmıştı. Zamanın büyük bir kısmını sorulan soruları cevaplamak ve evrak işleri yapmakla geçiyordu. Aslan, Karınca’nın bölümünün giderek büyümesinden memnundu. Bölümü daha da büyütmek üzere bir üstyöneticiye ihtiyaç olduğunu düşündü. Ve bölüm başkanı olarak başarıları ile ünlü Ağustosböceği’ni işe aldı. Kendi rahatına ve keyfine düşkün Ağustosböceği’nin ilk icraatı ofisi rahat edebileceği yeni mobilyalarla döşemek oldu. Tabi ki kendisinin yeni bir bilgisayara, bütçe kontrol ve stratejik verimlilik planı hazırlanması için kişisel bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Bunun üzerine eski işyerindeki yardımcısını işe aldı. Karınca’nın çalıştığı yer giderek kimsenin gülmediği, neşesiz ve mutsuz bir mekana dönüşmüştü. Ağustosböceği, patronu Aslan’ı ortamın ruh halini değiştirecek bir çalışma yapılması gerektiğine ikna etti. Bunu üzerine, Karınca’nın bölümünde olup bitenleri gözden geçiren Aslan, üretimin ve karlılığın dramatik bir şekilde düştüğünü farketti. Hemen, son derece itibarlı ve iyi tanınmış bir Danışman olan Baykuş’u sorunu çözmesi için işe aldı. Baykuş, Karınca’nın departmanında 3 ay geçirdi. Bu hummalı çalışmanın ardından ciltlerce süren muhteşem bir rapor yazdı. Raporun sonucu şuydu: “Departmanda aşırı istihdam vardı”. Aslan, raporu inceledikten sonra dramatik bir karar verdi. Ve, elbette, ilk olarak negatif tavırlarıyla dikkat çeken, mutsuz ve çalışma isteğini kaybetmiş olan Karınca’yı işten çıkardı.” Kıssadan hisse; yanlış zaman! yanlış insan! yanlış karar! ve zarar! Tabi anlayışa göre…