Month: February 2020

Meşru zemin

Kıbrıs’da ve Anavatan Türkiye’de yapılan 62 yıl öncesi mitinglerinin ana teması “Kıbrıs Türk’tür Türk Kalacaktır” ve “ Ya Taksim, Ya Ölüm” olmuştur. Bu ifadelerin ruhu kalbi duygularımızdaki yerini halen muhafaza etmektedir. Beşparmak dağlarımızda bayraklarımız yanında “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü Atatürk imzası ile şehit kanı olan topraklarımızın üzerinde ve gözler önündedir.Sayın Akıncı’nın bu sloganlardan rahatsızlığı ise anlaşılır gibi değildir. Akdeniz’in stratejik konumunda yaşıyoruz. Kıbrıs’ın önemi nedir? Sorusunda; imtihan kağıtlarına yazdığımız cevaplar unutulmamıştır. O gün bu gün değişen bir şey yoktur ve “konum” geçmişten bu güne önemini Akdeniz’de muhafaza etmektedir. 20 Temmuz 1974 Barış harekatı ile adaya huzur ve barış Türkiye tarafından sağlanmıştır. Sınırların bu günkü hali ile gerçek görüntü Kıbrıs, KKTC ve GKRY olarak ikiye bölünmüştür. Bölgeler arası geçişler kontrollü olarak sınır kapılarından yapılmaktadır. Her iki tarafın sınır güvenliğini tarafların askeri birlikleri yanında BM tarafından sağlanmakta ise de Güvenlikte yatsınamaz gerçek Türkiye’nin Kıbrıs’ın bütünündeki garantör devlet oluşudur. GKRY’imi her geçen gün silahlanmakta topraklarını cephanelik haline getirmekten çekinmemektedir. Halen KKTC Cumhurbaşkanı görevini yürüten Mustafa Akıncı değişik bir strateji ile GKRY’de olsun, dış basında olsun, Türkiye’de olsun değişik yankılara neden olduğu, kabulü mümkün olmayan açıklamasını yapmış, daha sonra Üç Tv kanalının yaptığı canlı yayında yine aynı minvalde konuşmuştur. Sayın Erhürman ‘da zor durumdadır ve Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ‘ında katıldığı Kapalı Maraş toplantısı için açıklama yapma lüzumunu hissetmiştir. Açıklama yapmasaydı, Genel Başkanlığını yaptığı CTP ‘deki güçsüz Başkan imajını daha da güçlendirecekti. Kapalı Maraş toplantısının seçimlere az bir süre kala yapılmasını eleştirirken bu toplantıya Cumhurbaşkanının dahil edilmeyişini de bir nevi kınamıştır. Beyanatında “Bizi uluslararası toplumdan, uluslararası hukuktan ve meşru zeminden uzaklaştıracak hamlelere değil, bunlara her gün biraz daha yaklaştıracak adımlara ihtiyacımız vardır” dedi! dedi de ne oldu? Geçmişin bunca yılı “az değil buz değil” Sayın Mehmet Ali Talat’ın 5 yıllık KKTC Cumhurbaşkanlığı vardır. O dönemde müzakerelerden niye sonuç alınamadı? Kaldı ki iç politikada CTP’sinin ortak olduğu iktidar yılları geçen onca yılıda var olandır. Erhürman bununla da kalmayıp ”Başkasından yardım almamalıyız” derken Başkası kim diye bir açılım yapmasa bile sözün hedefi bellidir. Demek ki iktidarları döneminde ve maliye bakanlığı Sayın Birikim Özgürde iken memur maaşlarını taksitle ödeyeceğiz diyebilen bir yapıda oldukları dönemleri çabuk unutmuşa benziyor. Sayın Cemal Özyiğit TDP başkanı olarak Neden Türkiye Barolar Birliği Maraş konusunda öncülük ediyor gailesinde, Maraş konusunun siyasi bir mesele olduğunu söylerken Türkiye’ye imalı karşıt görüşlerini alt alta sıralıyor. Türkiye karşıtlığı ile bir yere varılacağını yani seçim kazanılabileceğini umut ediyor, Güney Kıbrısın değişmeyen sözcüsü gibi davranıyor. UBP Genel Başkanı ve Başbakan Ersin Tatar o günkü toplantıda konuştuğu gibi bu gün de Maraş’ın açılacağı konusunda kapsamlı açıklamalarını sürdürmeye devam ederken, Türkiye ile müşterek hareket edeceklerini vurgulayandır. Sonuçta; “Hepimiz hayatta seçimler yaparız. Zor olan onlarla yaşamayı bilmektir.” Bu hususta karar cumhurbaşkanı seçecek olan seçmenidir.

“Kapıldım gidiyorum”

“Kapıldım gidiyorum”

Star Kıbrıs Gazetesinde köşe yazısı yazmaya başladığım gün 14 Şubat 2017 tarihinden başlamak üzere üç yıl geçti. Beni yazmaya teşvik eden Nihan Yücel ve Yurdagül Atun’a teşekkürlerim vardır. Yazılarımıda işlediğim konularda başlangıçtan bu güne baktığım zaman daha ziyade memleket sevdasının ağır bastığını gördüm. Bu sevdanın içinde siyaset vardı, ekonomik durumla ilgili halkın geçim sıkıntısından tutun sosyal içerikli konularda haberi yapılan olaylar üzerinde fikir beyanı vardı. İnsan yaşamında ilklerin önemi yatsınamaz,ilk aşk, ilk çocuk, ilk torun diye uzatıp gidebileceğimiz bir çok başlık her insanda iz bırakan unutulmazlar arasındadır. Yaşam sürecinde görülen odur ki en çok anlaşılması güç olan insan davranışlarındaki değişkinliklerdir.Güçlüğün içindeki en önemli etken ise ego olabilir mi ? demek ki oluyormuş. Neden insanlar önce ben diyor ? İşte kişilerin iyisinin de kötüsününde çözülmesi güç başlıca proplemi budur. Bu problemde çözüme yararlı olacak ve ezberlenecek bir formül yoktur. Olmamış olması, kişilerin mutluluğa ve başarıya ulaşmasını engelleyendir. Ömür ne ki ! doğarsın yaşarsın ve ölürsün. Önemli olan bu süreç aralığında yaşanmış olanların akılda, zihinde ve kalbi duygulardaki unutulması mümkün olmayan hadiselerin sebepleri ile neden sonuç ilişkisindeki cevaplarda yerini bulan bir hayat hikayesinden kesitlerdir. İnsan kalbinde, görülenden ziyade, kişilerin görünmeyen ve anlatması zor olan ve kendi içinde sakladığı anlaşılmaz ama yaşanmış duyguları mutlaka var olandır. Yaşanan, yaşanmışlıklar derken çağımızda ilerleyen teknoloji internet denen mecra, bilgilere ulaşabilmenin kolaylığı ile daha görünür olan tarihi günlerin yanında sosyal içerikli günlerin ve anlamları bir yana etkinliklerin insanımız üzerinde adeta bir baskı unsuru oluşturmasıdır. Örneğin 4 Şubat Dünya Kanser Günü 9 Şubat Sigarayı bırakma günü her ikisi de sağlık konusundaki bilgilerin yeniden gündemdeki yerini almasını, açıklamalar yapılmasını, derken sivil toplum örgütlerinin bu konuda günlük gündem yaratmadaki yaratıcı ama çoğu kez de kaale alınmayan ve sloganlarda kalan muhataplarca tedbirler arasına alınmayan söylemlerlerde hapis sonuçları oluyor. 28 Şubat ise Sivil Savunma günü ayın en önemli ve üzerinde durulması gereken bir tarih, her türlü olağanüstü halde varlığını gösteren kurumsal yapının günüdür. Şubat ayının geçmişinin içerisinde 1974 tarihinde kurulan Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi’nin meclisi 13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin oy birliği ile kuruluşunun ilanı vardır.Hakikatler değişmez olandır. 15 Şubat 2020 tarihinde ise Gazi Mağusa’da Kapalı Maraş bölgesinde yapılan toplantıda Türkiye Cumhurbaşkanı yardımcı Sayın Fuat Oktay’ın konuşmasındaki kararlılık ile GKRY’in siyasi eşitliği kabul etmeden müzakere masasına oturulmayacağının ilanı olurken, dünkü toplantı ve tarihi Şubat ayında yerini alacak olduğu belirgin değişmez dönüm noktası olmuştur. Yılların içine sığdırılamayan sevdaların bir güne sığdırılmasının çalışıldığı tarih olan 14 Şubat 2020 ‘de de geçti gitti. Sevgililer gününün en büyük avantajı ise ticari kısmındaki hediye alışverişinin yapılmış olması değil de nedir? Hediye seçimi ise kuyumcular ile çiçekçilere hücum niteliğinde geçmiştir. Sevgililer gününü Kadın erkek ilişkisi dışında sevgi günü bağlamında düşünenlerin de birbirlerini kutladıkları ve güne özel bir armağan aldıklarını görenleriz. Hani bestelenen şarkılarda var olan sözlerdeki gibi “kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına” ifadeleri ile bu gibi günlerden etkilenmeyiz diyecek olanlar varsa bile doğru olmaz. Günümüzde 7’den 70 ‘e Sevgililer Günü en janjanlı gün olarak yıllarda yerini alan, anlamını ”SEVDA “ üzerinde inşa eden, sevginin temel atma günü olarak benimsenmiştir. Geçen zaman göstermiştir ki insani duygularda sevgi önemini yitirmemiş bilhassa manevi hisler üzerindeki inançla daha anlatılır ve anlaşılır olmuştur. Sonuçta sevgi bağı aile de başlar ve kök salar diyenleriz…

Cevap sandıkta verilecek

Cevap sandıkta verilecek

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 26 Nisanda yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden adaylığını açıkladıktan sonra İngiliz the Guardian gazetesine verdiği röportajda kullandığı “Federal çözüm olmazsa Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin ‘de facto’ iline dönüşebilir, bu korkunç olur” ifadelerini kullanması bununla da kalmayıp açıklamasına örnek olarak Suriye’deki Fransız mandasına bağlı Hatay Cumhuriyeti’nin 1939’da referandumla Türkiye’ye bağlanmasını kabul eden Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’e de atıfta bulunarak, ‘İkinci bir Tayfur Sökmen olmayacağım.’ ifadesini kullanması halen KKTC Cumhurbaşkanılığı makamındaki Akıncı’nın siyasi beyanatlarından kanaatimce en kötüsü olmuştur. Ve her fırsatta Akıncı , kendini, özünü ve içindeki gerçekleri açıklamaktan çekinmemediğinin ifade edilemez göstergesidir. Akıncının dili Hatay örneğinde , “ Gazi Mustafa Kemal’e “ Atatürk ‘e kadar uzanmış olabilir mi? Çünkü ”Hatay, Atatürk’ün siyasî ve askerî dehasının güçlü eseridir. Onun yenilmezliğinin gerçek belgesidir. Hakkın üstünlüğünün, bir kere daha, yeniden dünyaya ilânıdır denildiği tarihi kaynakçalarda yerini alandır. Dolayısıyla Akıncı kendine karşı yapılan açıklamalara, karşı cevap versede, kabul edilemez olandır. Böyle açıklamalar bir nevi Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye arasına nifak sokma zihniyeti taşımaktadır. Beyanatta adı geçen Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in oğlu ve eski TBMM Başkanı Murat Sökmenoğlu, yıllarca üst üste ülkemize ve Girne’ye tatil için gelmiş ve babam ile kurdukları arkadaşlıkları neticesinde evimizde ağırladığımız ve o günlerdeki anılarını ilk ağızdan dinlediğimiz sevdiğimiz ve takdir ettiğimiz Türkiye sevdalısı ve ülkemizi çok seven bir kişiydi. 2014 yılında vefat etmemiş olsaydı mutlaka onun da Sayın Akıncıy’a verecek cevabı olurdu. Akıncı bilerek ve isteyerek yaptığı böyle bir açıklamaya gelecek tepkileri de var sayarak kendini siyaseten pazarlamaya çalışan iç ve yabancı mihrakların stratejisi ile seçim propagandası yapmaktadır. Ayrıca bundan ayrı ve acayip bir keyif almaktadır. Akıncı’nın yapmış olduğu açıklamalar oturduğu makama yakışmayacak ifadelerdir. Nitekim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kıbrıs İşleri Koordinatörü olan Sayın Fuat Oktay resmî twiter hesabından “Her şartta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yanında olan, hak ve menfaatlerini koruyan Türkiye Cumhuriyeti için kullanılan ifadeleri kınıyorum.Küçük hesaplar ve vizyonsuz siyasi yaklaşımlarla KKTC’de, Türkiye Cumhuriyeti’nin seçim malzemesi yapılmasına asla müsaade edilmeyecektir. “ diyerek Türkiye Cumhuriyetinin net olarak tavrını ortaya koymuştur. KKTC Başbakanı ve Ulusal Birlik Partisi Sayın Ersin Tatar “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Anavatan Türkiye her zaman kardeşce samimi bir işbirliği içinde olmalı, Kıbrıs konusunu birlikte yürütmelidir. Bunun başka türlüsü, ulusumuzun, halkımızın zararınadır. Ne yazık ki Sayın Akıncı bu çizgiden çok uzaklardadır ve bize göre halkımızın güvenliğine, geleceğine yarar sağlamak yerine zarar vermektedir.” Açıklamasını yerinde ve zamanında yapmıştır. KKTC Cumhurbaşkanı Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yani 26 Nisan 2020 tarihine yaklaşırken söylemlerinin dozunu artırmış ve Türkiye karşıtlığını ”Seçim denen filimde gizli /sanal reklam” var mantığı ile sürdürerek oy elde etmek adına verdiğini zannettiği ancak kendin değiştirilmesi mümkün olmayan idealleri üzerine kurgulamaktadır. İşte en büyük tehlike de budur. Seçim denen bu filmde kampanyasını hazırlayanların stratejisinin özünde ise CTP oylarına göz koymak vardır. Ne olursa olsun seçimi Akıncı’mı ? Türkiye’mi ? algısını, kısa sürede yaratarak, sol oyların üzerinde tango yapmaktadırlar.Hesapları sol oyların kendi kasalarına akmasını sağlamaktır. Sayın Erhürman ve partisinin bu oyunda hangi rolde olacaklarının ve nasıl bir cevapla konuya girecekleri, beklenen olmakla birlikte kimsenin iç işlerimize karışmaya hakkı yoktur klişe sözleri ,her zaman için CTP’ni , güya müdafaaya aldıklarının kısır döngüsüdür. Unutulmaması gereken tek şey GKRY ‘nin Türkiye’nin garantörlüğünü istemediği ve kendi hayallerindeki Enosis için zihniyetlerini değiştirmedikleridir. Böyle bir zihniyette olanlara ülkesini ve geleceğini düşünen aklı selim halkımızın cevabı hayır olacaktır. Oyun büyük olabilir ama sandık gerçektir. Milli hislerimizle oynamaya çalışanlara cevap, sandıkta verilmelidir…

Damga vuran hadsislik

Damga vuran hadsislik

İnkâr son derece zararlı bir eylem şekildir. Yaşamdaki hakikatler değişmez olandır. Keşkeleri ile insan bir yere ulaşacağını sanıyorsa yanılgı içindedir. Pişmanlığın faydası sadece edinilen derstir. Yaşanmış olan her şey, tecrübede etken ve kişinin hareketlerini düzelteceği noktadır. İnsanın keşkeleri mutlaka “iyi ki “ şeklinde düşünüldüğü zaman anlam kazanır. Ülkemiz Akdeniz’in 3. Büyük adası ve bizler bu adanın yarısına aidiyet duygusu ile bağlı olanlarız. Adanın bütününde kronolojik tarihsel süreç içerisine unutulması mümkün olmayan yaşanmış bir mücadele tarihi vardır. Bu gün 1974 Barış harekatı sonrasında Türkiye’nin garantörlüğünde barış içinde yaşıyorsak bunu Anavatana borçluyuz. Türkiye’ye Anavatan deyişimizi dahi hazmedemeyen ve bunu tekrarlamaktan bıkmayan siyasilerden, bıktık usandık. Rumlar’la inadına çözüm diyenlerden bıktık, çözüm olmaz ise refaha eremeyeceğiz diyenlerden de bıktık. Çözümü gerçekleştireceğim diyenlerin gelip geçtiği nice beş yılları heba eden ve halka umut pompalayanlardan da bıktık. Şimdi yeniden,seçmenin tercihinde olacak, Cumhurbaşkanını seçmek üzere sandıklar Nisan ayının 26’sında kurulacak. Bir beş yıl daha görev yapacak kişiyi Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Sandığa gitmek vatandaşlık görevidir. Her seçimde kasıtlı olarak gidip oy kullanmayanın, ülkenin geleceğine ilişkin söz hakkının olmaması gerektiği görüşündeyim. Anketler yapılıyor neticeler açıklanıyor. Seçim varsa tahminler ve anketler heyecan yaratandır. Beklenendir. Bir gazetemizin de okurları ile internet ortamında anket yaptığını gördük, ankete katıldık. Kapsamlı soruları var. Ancak aday olması muhtemel kişilerin de açıklama yapmadığı halde isimleri bu ankette ve sorularda var olandır. Bir kez soruları bende cevapladım o gün için çıkan sonuçta bu gün seçim olsa 1. Partinin UBP olduğunu, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci turun olacağı ve Ulusal Birlik Partisi Genel Başkanı Başbakan Sayın Ersin Tatar’ın yüksek oy alacağını, anketdeki yüzdeliklerini ve ikinci tur halinde olasılıklardaki sonuçların o gün için neler olabileceğini gördüm. Acaba bir kişi bu anketi ikinci kez cevaplayabilecek mi ? diye tekrar denedim ekranda dikkatli olun ikinci kez giriş yapıyorsunuz notunu görünce anketin sonucunun inandırıcılığı gözümde büyüdü. Soruların mutlaka tecrübede usta uzman kişilerce hazırlandığı kanaatine vardım. En çok beğendiğim anket sorusu nedir diye sorarsanız ”asla oy vermeyeceğiniz aday kimdir?” sorusu oldu. Gezicinin anketi de dikkate değerdir. Siyaset her gün için yeni bir şekil alan çok büyük bir oyun diye gösteriliyor, hani yalan da değildir. 26 Nisan gecesinde sandıklar açılınca sonuç belli olacak, nihayi gerçek gözler önüne serilecek Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin yeni Cumhurbaşkanı belli olacaktır. Geçen haftaya damgasını vuran Brüksel’de düzenlenen AP Genel Kurulunun ‘Yunan Adalarında İnsani Durum’ başlıklı oturumunda bölgedeki göçmenlerin durumu ele alınırken Yunanistan’ın aşırı sağcı Altın Şafak Partisinin eski üyesi bağımsız AP milletvekili Lagos‘un ‘Kimsenin burada Yunan vatandaşlarının durumunu konuştuğunu duymuyoruz. Herkes göçmenlerden bahsediyor, Yunan vatandaşlarının hakları ne olacak?’ diyerek tepki göstermesi ve Türk Bayrağını yırtması oldu. Böylesine cüretkar bir davranış şekline, tepkiler ve kınamalar yerinde ve zamanında her düzeyde yapılmıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Türk bayrağını yırtan Avrupa Parlamentosu (AP) üyesi Yunan vekili hakkında resen soruşturma başlatılmış olduğunu haberlerde okuduk.Bizler de bayrağa el uzatan böylesine bir hadsizliği, şiddetle kınıyoruz…